Uyku bozukluğu hekimlerin en sık karşılaştıkları yakınmadır. ABD’ndeki yetişkinlerin yansından fazlası en azından zaman zaman uyku bozukluklarından yakınırlar. Çoğunda bu uyku bozukluğu gece az uyuma ve/veya gündüz uyuklaması şeklindedir. Bununla birlikte en azından %15-20’si günlük fonksiyonlarında bozulmaya yol açabilen kronik uyku bozukluğu veya sirkadyen ritmin düzensizliğini bildirirler. Ayrıca, bu gibi problemler tıbbi veya psikiyatrik durumların gelişmesine katkıda bulunur veya bu durumların alevlenmesine yol açabilir. Otuz yıl önce bu gibi yakınmaların çoğu daha ileri tanısal incelemelere yönelmeden hipnotik ilaçlarla tedavi edilmekteydi. O tarihten itibaren, ayrı bir başlık altında uyku ve uyanma bozuklukları toplanmış ve klinik bir subdisplin olarak uyku bozuklukları tıbbı günümüzde ortaya çıkmıştır. Bununla birlikte hala çoğu hekim tıp okullarında ortalama 1 saat eğitim almaktadır.
UYKU VE UYANIKLIĞIN FİZYOLOJİSİ
Her ne kadar zamanı, süresi ve içeriği sağlıklı kişilerde değişse ve yaşa bağlı değişiklikler olsa da çoğu yetişkin gecede 7-8 saat uyur. Yaşamın uçlan olan bebeklik ve yaşlılıkta uyku sık sık bölünür. Bazı kültürlerde öğle uykuları ve kısa gece uykusu ile uyku bölünebilmekle birlikte ABD’ de orta yaştaki bir yetişkin yoğunlaşmış bir gece uykusu uyuma eğilimindedir. Uyku uyanıklık sistemini iki temel nörobiyolojik sistem yönetmektedir: birincisi aktif olarak uyku ve uyku ile ilişkili prosesleri oluşturur ve diğeri uykuyu 24 saat içinde zamanlar. Bu sistemlerdeki intrensek anormallikler ya da ektrensek bozukluklar (çevresel ve ilaçlar ya da hastalıklarla ilişkili) uyku ve sirkadyen ritm bozukluklarına yol açabilir.
UYKU DURUMU VE EVRELERİ İnsanda uyku durumu ve uyku evreleri EEG, EOG ve çene ve boyun kaslarında kaydedilen yüzeyel EMG’deki karekteristik patterlere göre tanımlanmaktadır. Uyku ve uyanıklıkta bu parametrelerin kaydı polisomnografi olarak adlandırılır.
Polisomnografik profiller 2 uyku devresini tesbit eder: hızlı göz hereketleri (REM) uykusu ve hızlı göz hareketleri olmaksızın (non-rapid eye movements, non-REM) uyku. NREM uykusu da kendi içinde yükselen uyandırılabilme eşiğine ve kortikal EEG’de yavaşlamaya göre 4 evreye ayrılır. REM uykusu NREM 1. evre uykusuna benzer şekilde düşük amplitüdlü ve mikst frekanslar içeren EEG ile karakterizedir. EOG, aynen uyanıklıktaki hızlı göz hareketlerine benzer REM börstleri gösterir. Bu uyku evresinin karakteristiği olan ve beyin sapı kaynaklı kas atonisini göstererek çene EMG ’sinde kas aktivitesi kaybolur.
Yetişkinlerin normal uykusu geceden geceye belli bir organizasyon gösterir. Uykunun başlamasından sonra 45-60 dakika içinde uyku 1. Evderen 4. Evreye ilerler. Yavaş dalga uykusu gecenin 1/3 bölümünde yoğundur ve genç erişkin bir kimsede toplam gece uykusunun % 15-25’ini kapsar. Yavaş dalga uykusunun total uyku süresi içindeki oranı en başta yaş olmak üzere pek çok faktör ile etkilenir). Uyku yoksunluğundan önce uykuya giriş sürati ve yavaş dalga uykusunun hem yoğunluğu ve hem de miktarı artar.
İlk REM uyku epizodu genellikle uykunun ikinci saatinde başlar. Genç bir yetişkinde REM uykusunun daha erken başlaması (özellikle 30 dakikadan daha kısa ise) endojen depresyon, narkolepsi, ritim bozukluğu ya da ilaç kesilmesi gibi patolojileri telkin edebilir. NREM ve REM gece boyunca ortalama 90-110 dakika süre ile alteme olur (“ultradien” uyku siklusu). Total uyku süresinin %20-25’ini REM ve NREM evre 1 ve 2 uykuları da %50-60’ını kapsar (yaşlı kişilerde artarak).
Uykunun kimyası beyin sapı refe çekirdeklerine yönelik ilk deneysel çalışmalar serotoninin uyku başlatıcı birincil nörotransmitter olduğunu, katekolaminlerin ise uyanıklıktan sorumlu olarak göz önüne alındığını ortaya koymaktadır. Daha sonraki çalışmalar rafeserotonin sisteminin uykuyu fasilite edebildiğini fakat uykunun devamlılığı için gerekli olmadığını ortaya koymuştur. Uyku ve uyanıklık konusundaki yoğun farmakolojik çalışmalar diğer nörotransmitterlerin de rol oynadığını desteklemektedir. REM uykusunun oluşumunda kolinerjik nörotransmisyonun rol oynadığı bilinmektedir. Kafeinin uyartıcı etkisi adenosin ile ilgilidir, benzodiazepin ve barbitüratların litpnolik etkileri ise GABA reseptör kompleksinin endojen ligandlannın rolünü desteklemektedir.
Her ne kadar endojen uyku-uyanıklık düzenleme süreçleri ile ilgili olup olmadıkları bilinmiyor ise de çok sayıda uyku oluşturucu sübstans ayrıştırılmıştır. Bunlar, prostoglandin D, delta uykusu oluşturan peptid, muramil dipeptid, interlökin 1, yağ asidi primer amidi ve melatonindir. Her ne kadar REM uykusunu artıran peptidler dc bildirilmiş ise de bu sübstanlann hipnotik etkisi genellikle NREM uykusu ya da yavaş dalga uykusuna sınırlıdır. İnterlökin 1 vc prostoglandin D de içinde olmak üzere pek çok putativ “uyku faktörü” immünolojik olarak da aktiftirler, bu durum immun fonksiyonlar ile uyku-uyanıklık sistemi arasında bir bağlantı olduğunu desteklemektedir.
TıbbiYardim.com Yazarı
Şahin
Yorum Yok