Temizlik hastalığı yaygınlaşıyor!

Temizlik hastalığı yaygınlaşıyor!

 Genel de erkekler tarafından kadınların geneline yakıştırma yapılan bu hastalık aslında o kadarda şakaya gelecek bir boyutta değil. Uzmanların, bu hastalığa yakalanma oranının düşük olduğunu matematiksel olarak oranlasa da, hastalık hem hastaya hem çevresindekilere ciddi boyutta etkiler bırakmaktadır. Dr. Mehmet Yavuz, hastalığa yakalan hastaların, çevresindeki her şeyi kirli ve her şeyi yıkama gereksinimi duydukları hissine kapıldıklarını söyledi.
Reem Nöropsikiyatri Merkezi’nden Dr. Mehmet Yavuz, yaptığı açıklamada, ”ellerimi yıkamadan duramam”, ”kıyafetlerimi temiz olduğuna inanana kadar yıkıyorum”, ”bulaşık makinesi benden iyi temizleyemez”, ”kapı kollarına dokunamam”, ”başkasının evinde tuvalete giremem” gibi takıntıların var olduğuna işaret ederek, aşırı temizlik düşkünlüğünün hastalık belirtisi olduğunu belirtti.

”obsesif kompulsif” tıp dilinde kişilik bozukluğu anlamına gelmektedir. Halk dilinde temizlik hastalığı olarak bilinen bu hastalık yabana atılacak gibi değil. Dr. Yavuz, Hastalığa yakalan kişi kendisi yetmezmiş gibi çevresindeki insanları da hasta etmekten geri kalmayacağını ifade etmektedir. Yavuz: ”Takıntılı şekilde temizlik tutkunluğu, her şeyin kirli olduğu hissine inanma ve her şeyi sürekli yıkama, silme gibi eylemlerin tekrarlanması temizlik hastalığı olarak adlandırılıyor. Temizlik hastalığı her 100 kişiden ikisinde görülüyor. Bunun altında yatan sebep, anksiyete bozukluğu, şüphecilik ve emin olamama hissi, saplantılı düşüncelerdir. Kişi bu bozuklukların mantık dışı olduğunu bildiği halde kendi davranışlarını engelleyemez. İstem dışı davranışlarını sürekli tekrarlayarak engellemeye çalışır. Saplantılı düşünceden kurtulmaya ve unutmaya çaba gösterir. Fakat başarılı olamaz. Elini yıkadığı halde emin olamadığı için tekrar yıkayabilir. Bu hastalık tedavi edilebilir bir hastalıktır. Tedavi edilmediğinde ciddi sağlık problemleri ortaya çıkabilir.”
Hastaların ve yakınında bulunan kişilerin hayatlarını önemli ölçüde etkileyen hastalığın belirtilerini: ”kişi sürekli ellerini yıkar, evi temizler, eve gelen bir misafirin ardından kullandığı her şeyi temizleyebilir, zamanın çoğunu temizlik yaparak harcar, kirli olduğunu düşündüğü her nesneyi yıkar ve temizlemeden kullanamaz” şeklinde sıralayan Yavuz, temizlik hastalığına en çok etki eden faktörleri de şöyle anlattı: ”Aslında takıntılara sebep olabilecek pek çok neden öne sürülmekteyse de kesin olarak nedeni bilinmemektedir. Biyolojik, psikolojik, çevresel faktörler neden olabilir. Ailesi çok düzenli ve titiz ya da aşırı kuralcı olan bir çocukta bu tür saplantılı düşünceler ve buna bağlı olarak saplantılı davranış biçimleri gelişebilir. Örneğin; annesi çok titiz olan bir çocuk ileride temizlik hastalığına yakalanabilir. Aynı zamanda yakın bir dönemde yaşadığı acı bir olay da takıntılara sebep verebilir. Vefat, iflas, boşanma gibi yaşanan zor süreçlerden sonra obsesif kompulsif düşünceler ve eylemler görülebilir.”
Yavuz, hastalığın takıntılı boyutlara ulaştığını, sadece hastanın kendisi değil çevresindekilerle olan ilişkilerini de önemli boyutlarda etkilediğini sözlerine ekledi. Yavuz: ”Öncelikle kişinin sosyal ve iş yaşantısı bozulur. Aşırı temizlik tutkusundan ötürü çevresindeki arkadaşları evine gelmek istemeyebilir. Kendisini bu durum karşısında mutsuz hisseder. Aynı zamanda bu tarz hastalıklarda kişi en çok kendisine zarar verir. Zamanın çoğunu temizliğe ayırdığı için zaman kaybı yaşar. Diğer yapması gereken hiçbir şeye konsantre olamaz. Gerek ev ve sosyal çevresiyle, gerekse iş ortamı ile ilişkileri bozulur. İş performansı önemli derecede olumsuz etkilenir. Evli ise eşi ve çocuğu ile iletişim bozukluğu yaşar. Kendisini temizlik yaparak sürekli hırpalar, günün sonunda yorgun ve bitkin düşer. Bir dönem sonra kişi bedensel olarak da belirli rahatsızlıklara zemin hazırlamış olur. Bel, kas eklem ağrıları bu dönemde ortaya çıkabilir. Aynı şekilde zamanında tedavi olunmazsa bireyde depresyon gibi psikolojik birçok rahatsızlık da ortaya çıkabilir.”
Hastanın yaşamını olumsuz yönde etkileyen ve yaşam şartlarını kısıtlayan bu hastalığın tedavisi için, ”Bazı araştırmacılar bu hastalarda beynin ön kısmı olan frontal kortex ile iç yapılardan bazal ganglionlar arasında iletişim kopukluğu olduğunu ileri sürmektedir. Tedavide amaç öncelikle var olan hastalığı tedavi etmek sonra da hastalığın tekrarlamasını önlemektir.”
Tedavi yöntemlerine değinen Yavuz, Hastayı sadece ilaçla değil terapiler eşliğinde bir sürece soktuklarını belirtti. Ayrıca kaygı hastalığı olarak da bilinen obsesif kompulsif, davranışcı tedavi olarak bilinen eğitimsel terapilerle fayda getirdiğini sözlerine ekledi.
Yavuz, tedavi sürecinin uzun soluklu olduğunu, hastayı zorlu dönemler beklediğini bildirdi. Hastalık için, inatçı bir kişilik bozukluğu olduğunu, yenilemeler ve gerilemeler olabileceğini sözlerine ekledi. Tedavi sürecini,ilaç ve terapinin birlikte uygulanmasıyla daha verimli sonuçlar elde edileceğini söyledi.
 

Sevilay Gürsoy
 

Tibbiyardim.com Yazarı


facebook-paylas

Yorum Yok





Tibbiyardim.com Site İçi Arama:

Ana Sayfa

Anasayfa Anasayfa için tıklayınız !

Reklam