Louis Pasteur Kimdir ?
Dünyanın en ünlü tıp bilimcilerinden olan Louis Pasteur, mayalanma esnasında ortaya çıkan bakterileri keşfederek birçok hastalığın temel nedenlerini ortaya çıkarmıştır. Bu buluşu ile tıp dünyasında çığır açmış olan Louis Pasteur, mikroplar ve bakteriler ile ilgili birçok bilgiyi gün ışığına çıkararak dönemin birçok hastalığının tedavi yöntemlerini keşfetmiştir. Louis Pasteur havada bulunan mikroplar ile ilgili yaptığı çalışmalar esnasında antibiyotikler hakkında yapılan çalışmalara da katkılar sunmuştur. Yaşadığı dönemin korkulu rüyası haline gelmiş olan Kuduz ve Şarbon hastalıklarının tedavisi konusunda birçok araştırma yapmış olan, Louis Pasteur bu araştırmalar sonucunda hastalığın tedavi yollarını bularak milyonlarca insanın hayatını kurtarmıştır.
Öğrenimi ve Başarıları
1822 senesinde DoleJura’da hayata gözlerini açan Louis Pasteur, 1838 yılında eğitimini sürdürmek için Paris’e geçer ve eğitim hayatına burada devam eder. Çocukluğunda ailesinden uzak kalan Louis Pasteur, bu süreçte psikolojik hastalıkların yanı sıra fiziksel olarak da birçok hastalığa yakalanmış ve bu hastalık sürecinde ailesine yazmış olduğu mektupta “Evimin kokusunu bir kerecik koklayabilsem, iyileşeceğim sanki.” Diye ailesine olan özlemini anlatmaya çalışmıştır. Ailesi bunun üzerine Louis Pasteur, tekrar yaşadığı şehre getirirler ve eğitimine Besancon Kolejinde devam etmiştir. 1840 yılında edebiyat bölümünü tamamlayan, Louis Pasteur aynı kolejde matematik alanında çalışan hocalara asistanlık yaparak eğitim almaya devam etti. Aradan geçen 2 yılın ardından Fen bölümünden bakaloryasını almaya hak kazanan Louis Pasteur, Sarbonne’a geçerek burada ünlü kimyacı Dumas’a asistanlık yapmaya başladı ve birlikte birçok kimya deneyi gerçekleştirdiler. Buradaki eğitimini de tamamladıktan sonra Dijon’a üniversite rektörü görevine getirilen Louis Pasteur, kısa bir süre sonra Strasbourg’a gitti. Hızlı bir şekilde sürekli görev değiştirmesinin nedeni ise, Rasenik Asidin optik özellikleri hakkında yayınlamış olduğu özgün makaledir.
Bu başarısının ardından Sarbonne Üniversitesinden profesörlük yapan J.B Biot ile dostluk kurabilme şansını yakalayan Louis Pasteur, dönemin tıp bilimcilerinin çözemediği ışık problemleri ile ilgili olarak çalışmalara başladı. Pasteur dikkatli ve titiz çalışmaları sonucunda ışık hakkında gizemli bir şekilde çözülmeyi bekleyen birçok sorunun kilit noktalarını çözmeyi başarmıştır. Bu sayede J.B Biot kendisini tebrik ederken, “Ben hayatım boyunca bilimi o kadar çok sevdim ki, şimdi senin bu buluşun karşısında sevinçten kalbim çarpıyor sevgili çocuğum.” demiştir.
Pasteur’un hayranlık uyandıran buluşuna gelecek olursak eğer, Bir birleriyle eş olarak görünün iki asid polarize edilen ışık ile karşılaştıklarında değişik reaksiyonlar gösteriyordu. Normal şartlarda aynı ışığa maruz kalırken aynı tepkileri göstermeleri beklenen asitler farklı tepki gösteriyordu. Bir asit ışık tutulduğunda sağa tarafa doğru ilerlerken diğer asit herhangi bir tepki vermiyordu. Asitlerin bileşimlerinin aynı olması aynı tepkiyi göstermesi beklenirken asitlerin ayrı özelliklerinin olduğu keşfedildi. Sağ tarafa yönlenen asit karşısında kalan diğer asidi sol tarafa yönlenmesi sonucunda sağa yönlenmiş olan asidin nötralize olmasına neden oluyordu.
Pasteur bu başarıyı yakalamak için Strasbourg’daki üniversiteye ziyaretleri sırasında üniversite rektörünün kızına gönlünü kaptırmış ve evlilik konusunda hiçbir düşüncesi olmadığını daha önce savunmuşsa da Rektörün kızı olan Marie ile evlenmiştir. Marie Pasteur kocasının çalışmalarından dolayı kendisine pek zaman ayıramamasına rağmen eşinin yapmış olduğu çalışmalar sırasında sürekli olarak kendisini desteklemiştir.
Pasteur başarılarının ardından Profesörlük ünvanını aldıktan sonra Lille şehrinde yeni kurulmuş olan Bilimler Akademsine dekan olarak getirildi. Lille şehri bira fabrikaları ile oldukça ünlü bir şehirdir. Bu yüzden Pasteur mayalama süreci ile yakından ilgilenmeye başlamıştır. Şehirdeki bira fabrikalardan birinden gelen bir davet üzerine fabrikaya ziyaretini gerçekleştiren Pasteur, fabrika mühendislerinden biralar ile ilgili bilgi alırken bazı bira fıçılarında bulunan biraların tadında bozulmaların meydana geldiğini iletmiştir. Bunun üzerine Pauster iyi tadı olan bira fıçıları ile kötü tadı olan bira fıçılarını incelemeye başlamıştır. Mayalama sürecini yakından takip eden Pauster’e ilk olarak fıçılara farklı bir yabancı maddenin karışmış olabileceği söylenmiş olsa da araştırmasına devam Pasteur mayalama esnasında bozuk tat veren biralar ve iyi tad veren bira fıçılarındaki mayaların farklı şekillerde oluştuğunu gözlemlerdi. İyi fıçıların mayaları yuvarlakken, kötü tat veren biraların mayaları uzun bir şekilde oluşuyordu. Araştırmasına devam eden Pasteur en sonunda bozuk tat veren bira fıçılarının hava ile temas ettiklerini ve havadaki mikrobu kapmalarından dolayı tadının bozulduğunu açıkladı. Mayalamanın gelişmesine sebep olan mikroorganizmalar havada bulunan organizmalardan meydana geldikleri için ve havada mikropların bulunduğu tezini ispatlayarak biraların bu yüzden tadının kötü olduğunu kanıtladı. Ve bugün halen otorite olarak bilinen bir teoriyi ortaya attı. “Canlı organizmalar inorganik maddelerden oluşur.”
Başarıları ile Avrupa’da adını sıkça söz ettirmeyi başaran Pauster bir kahraman olarak yaşama veda etmiştir. Kendisine gösterilmiş olan bütün saygıya, şana ve şöhrete rağmen oldukça alçakgönüllü biri olarak yaşamını sürdürmüştür. Kendi sağlığından vazgeçerek insanlık için çalışmalarını sürdürmüş olan ünlü Profesör 28 Eylül 1895 tarihinde hayata gözlerini yumdu.
Yorum Yok