Maalesef ki sağlığımız bozulmadığı müddetçe aklımıza gelmiyor. Bozulduğu andan itibaren de ilk önce kendi kendimize doktorluk yaparız ve bildiğimiz ilaçları yutarız. Olmadı bitkisel yöntemlere sarılırız. Baskılanan mikroplar bir iki hafta sonra daha kuvvetli bir şekilde geri döndüklerinde de etrafımızda herkes birer doktor kesilir, her ağızdan bir reçete yazılır. Genellikle ortak düşünce ‘’Sen antibiyotiksiz atlatamazsın!’’ olur. Doktora gideriz verilen reçetedeki ilaçlara şöyle bir bakarız antibiyotik yoksa o doktor iyi değildir.
Evet toplumumuzdaki genel kanı bu durumda. Antibiyotik bizim kurtarıcımız konumunda görülüyor. Peki antibiyotikler bu kadar masum mu?
Süleyman Demirel Üniversitesi Tıp Fakültesi Pediatrik Enfeksiyon Bilim Dalı Başkanı Doç. Dr. Metehan Özen, antibiyotik tüketimimizin hat safhada olduğunu ifade etti. Avrupa ülkelerinde reçetelere zor giren antibiyotik Türkiye’de reçetelerin olmazsa olmazı hatta ilk sırada yazılanı olmuş durumda. Doç. Dr. Metehan Özen, “Gereksiz yere çok miktarda antibiyotik kullanıyoruz. Bazı vatandaşlar antibiyotik vermeyen doktorlara bir daha muayeneye dahi gitmiyor” dedi.
Antibiyotiğe ihtiyaç duyulabilecek durumların; uzun süreli ateşlenme, ağır enfeksiyonlar ve farklı komplikasyonların olduğunu ifade eden Doç. Dr. Metehan Özen, bu konuda bilinçlenmemiz gerektiğine dikkat çekti.
Grip olduğumuz anda dahi bir numaralı kurtarıcı ilacımız olarak gördüğümüz antibiyotikler aslında yanlış kullanımlarda vücudumuza ciddi zararlar verebilir. Gereksiz kullanılan antibiyotiğin hastalıkta iyileştirici bir etkisi olmadığı gibi bakterilerin de antibiyotiklere karşı direncini artırmış oluyoruz. Hal böyle olunca da esas antibiyotik tedavisi gerektiren bakteriyel enfeksiyonlarda, antibiyotikler yeterince etkili olamamakta.
Belli bir noktada birleşen fikirlerimiz yanlış düşüncelerde de birleştiği müddetçe antibiyotik tüketimimizdeki bu hurafelerde devam eder. Bilişim çağının insanları olarak kullandığımız tüm ilaçları sorgulamamız gerekirken kulaktan dolma bilgileri tercih etmeyelim.
Bu konudaki hassasiyetini dile getiren Doç. Dr. Metehan Özen, yapılan incelemelerle ilgili görüşlerini dile getirirken antibiyotik sevdamızın bize vereceği zararları da düşünmemizi sağlayacak bilgiler sundu.
Türkiye’de grip için dahi antibiyotik kullanılırken Avrupa’da antibiyotik son çare olarak görülüyor. Bu konuda halk daha bilinçli olmalı ve özellikle evde bulunan antibiyotiklerle kendi kendilerini tedavi etmemeliler. Çünkü; unutmamalıyız ki antibiyotikler gerekli olduğu anda dahi kullanıldığında vücuda yararlı mikroorganizmalara zarar verdiği için son çaredirler.
Süleyman Demirel Üniversitesi Tıp Fakültesi Pediatrik Enfeksiyon Bilim Dalı Başkanı Doç. Dr. Metehan Özen, “Şirketler yeni antibiyotikler üzerinde çalışmıyorlar. Tahminler şunu gösteriyor ki 2020 yılında dünyada en çok hastane enfeksiyonları, ağır enfeksiyonlar, dirençli enfeksiyonlar ölüme neden olacak. Hatta bu sayı kanseri, kalp krizini de geçecek. Önümüzdeki 5-10 yıl içinde yeni antibiyotikler gelişmezse hepimizi çok zorlu günler beklemektedir” dedi.
Bu durumda antibiyotiklerin gerekmedikçe kullanılmaması gerektiğini ifade ederken şunları da eklemek isteriz ki; antibiyotiklerin gereksiz yere kullanıldığı durumlardan biri de aşırı ateşlenme halidir. Ancak antibiyotik ateş düşürücü değildir. Gerek görüldüğü zamanlarda dahi belli saat aralıklarıyla kullanılmaması durumunda bulantı, kusma, ishal, ciltte kızarık ve kaşıntılı alerjik döküntüler görülebilmekte. Bu da bizlere gereksiz yere antibiyotik tüketmememiz gerektiğini ve kullanmamız gereken durumlarda dahi doktor gözetiminde olmamız gerektiğini anlatıyor. Daha bilinçli ve daha sağlıklı bir toplum olmamız dileğiyle…
Yorum Yok