Ebû Bekir Râzî Kimdir?
Asıl adı Ebû Bekir Muhammed Bin Zekeriya olarak bilinen Ebû Bekir Râzî, felsefeci olarak tanınsa da, müzik, matematik, astronomi, kimya gibi birçok bilim alanında çalışmalar yapmış ve kendisinden sonra gelen bilim adamlarına ışık tutacak bilgiler sunmuştur. Ayrıca yaşamının son dönemlerinde içinde bir alev olarak gördüğü tıp bilimine karşı olan isteğini yerine getirmek için tıp alanında da bazı çalışmalara da imza atmıştır.
864 yılında İran’ın Rey şehrinde dünyaya gelen Ebû Bekir Râzî hekimliğini sürdürdüğü dönemlerde çalışkanlığı ve titizliği ile ün yapmış ve Rey şehrinde bulunan hastanede başhekimliğe yükseltilmiştir. Çalıştığı süre boyunca eğittiği öğrencileri ve tedavi ettiği hastalar ile yakından ilgilenen ve hastanenin sorunları ile ilgili hızlı ve akılcı çözümler yaratan Ebû Bekir Râzî’nin ünü çevredeki ülkelerden bile duyulmuştur. Çalışkanlığı ve disiplinliği ile tanınan Ebû Bekir Râzî, Bağdat Hastanesine başhekim olarak görev yapmak üzere Bağdat’a taşınmıştır. Hayatta olduğu sürenin büyük bir bölümünü Bağdat’ta Başhekim olarak geçiren Ebû Bekir Râzî bu dönemde yine çalışmaları ile birçok insanın tedavisinde büyük rol oynamış ve dönemin en iyi hekimlerini yetiştirmiştir.
Tıp çalışmalarını El Hevi (LiberContinens) isimli bir eserde toplayan Ebû Bekir Râzî, bu eserini oluştururken hastalıkların belirtileri üzerinde durup karşılaştığı hastalıkların belirtilerini ve hastalığı giderirken kullandığı tüm yöntemleri paylaşmıştır. O dönemde yayınlanan tıp kitapları arasında en geniş hastalık ve hastalık tedavi yöntemlerini içeren kitap olarak bilinmektedir. Ebû Bekir Râzî’nin bu eseri Antik Yunan ve İslam tıbbının en önemli tıbbi bilgilerini içerisinde barındırmaktadır. Ebû Bekir Râzî hekimlik yaptığı dönemde en çok üzerine çalıştığı hastalıklar ise o dönemde birçok insanın hayatına mal olarak çiçek ve suçiçeği hastalıklarıdır. Bu hastalıkların tedavisini mümkün kılan Ebû Bekir Râzî, eserinde bu hastalığın belirtilerine ve tedavi yöntemlerine en ince ayrıntısına kadar yer vermiştir. Ayrıca çiçek ve suçiçeği hastalıklarını bir birinden ayrılması konusunda farklıkları detaylı bir şekilde kaleme alarak birçok hekimin bu hastalıkları ayırmasına ışık tutup doğru tedavi uygulanmasını sağlamıştır. Ebû Bekir Râzî tarafından yazılan bu eser 18. yy’a kadar gelinen sürede birçok tıp fakültesinde ders kitabı olarak kullanılmış ve 1970 yılında Dünya Sağlık Örgütü tarafından çiçek ve suçiçeği hastalıkları ile ilgili sunduğu bilgilerden dolayı şükranla anılmayı başarmıştır.
İslam tarihinde hekim-filozoflar arasında yer alan, El-Razi aynı zamanda natüralist felsefenin temsilcileri arasında yer almaktadır. Gençlik dönemlerinde müzikle uğraşan El-Razi aynı zamanda kuyumculuk işleriyle de uğraşmış ve bu sayede Kimya bilimi ile ilgili bazı çalışmalar da yapmıştır. Altın ve diğer değerli madenler üzerinde deneyler yapan El-Razi bunun sonucunda gözlerinden rahatsızlanmıştır. Göz rahatsızlığını çözmek içinse tıp alanında çalışmalar yapmaya başlayan El-Razi bu konuda kendisini oldukça geliştirmiş ve tıp dünyasında adından “Arapların Galeni” olarak nam salmıştır. Tıp bilimine katmış olduğu yeniliklerin en önemlisi ise kimya bilimi ve tıp bilimini bir arada kullanmayı başarmıştır. El-Razi tıp çalışmaları yaptığı süre boyunca deneylerini genellikle maymunlar üzerinde gerçekleştirmiş ve deneylerinde insanları kullanan tıp bilim adamlarını sert bir şekilde eleştirmiştir. Tıp ve kimya alanı ile ilgili verdiği eserlerin neredeyse tümü bu dönemde Latinceye çevrilerek dünyadaki birçok bilim adamı tarafından okunmuştur.
Oluşturduğu sistemde yer alan Razi felsefe çalışmalarında varlık konusunda çalışmalar yapmıştır. Kendi oluşturduğu ve adını beş ezelî ilke olarak adlandırmış olduğu bir sistemle, değişmeyen ve ezeli olan ile değişen ve sonradan var olan varlıklar arasındaki ilişkiyi açıklamaya çalışmıştır. Yaratıcı (el-bâri), nefis (küllî nefis), heyûlâ (şekilsiz ilk madde), hâlâ (boşluk, mutlak mekân) ve dehr (mutlak zaman) gibi kavramları belirleyerek varlığı sistemli bir şekilde açıklamaya çalışan Râzî, bu kavramların hepsinin ayrı ayrı ezeli olduğunu ve aralarındaki dereceler ve mahiyet farkının gözetilmesi ile yaratıcı ve nefis aktif olurken, heyûla pasif hala ile derh kavramları ise aktif veya pasif değil, nötrdür. Râzî’nin kendi sistemi ile açıkladığına göre Tanrı bir zorunlunluluk duymadan dünyayı ve güneş sistemini yaratmış olsa da yaratıldığını anın belirlenmesi için bir diğer ezeli ilkenin ortaya çıkmasını gerektirmiştir ve bu ezeli ilke küllî nefistir. Çünkü Tanrı gibi aktif bir ilke olmayan ve sadece tecrübe ile sabit olan şeyleri bilen külli nefis âlemi meydana getiren üçüncü ezeli ilke olarak bilinen heyulayı harekete geçirme arzusunun sonucuydu. Fakat Razi’ye göre bu âlemin yaratılmasında iki aktif ilke bir araya gelince bir pasif ilkenin de oraya çıkması kaçınılmazdı. Çünkü Razi’ye göre “yaratmanın yoktan ve hiçten olduğu düşünülemez.”
Ebu Bekir Razi’nin Tüm Eserleri
Râzî bilim alanlarında yaptığı tüm çalışmalarını kaleme alma konusunda oldukça özenli bir şekilde hareket ederek 200’den fazla eseri kaleme alıp kendisinden sonra gelen bilim adamlarına ışık tutmuştur. Bilinen tüm eserlerini şöyle sıralayabiliriz, “Et-Tıbbü’r-rûhânî. Hüseyin Karaman Ruh Sağlığı adıyla Türkçeye (İstanbul 2004) çevirmiştir. 2. es-Sîretü’l-felsefiyye. Mahmut Kaya “Filozofça Yaşama” başlığıyla Türkçe’ye tercüme etmiştir (Felsefe Arkivi, sy. 27, İstanbul 1991, s. 91-201), 3. Makâlefîmâba’de’t-tabî’a, 4. Makâle fî emârâti’ikbâlve’d-devle. Mahmut Kaya “İkbâl ve Devlete Kavuşmanın Belirtileri” başlığı ile Türkçeye tercüme edip yayımlamıştır (İslam filozoflarından Felsefe Metinleri, İstanbul 2003, s. 101- 103), 5. Ahlaku’t-tabîb. Mahmut Kaya “Ünlü Hekim-Filozof Ebû Bekir er-Râzî ve Hekimlik Ahlakı ile İlgili Bir Risâlesi” başlığı ile Türkçeye çevirip neşretmiştir (Felsefe Arkivi, sy. 26, İstanbul 1987, s. 227-246), 6. el-Hâvî yahut el-Câmi’u’l-kebîr, 7. et-Tıbbü’l-Mansûrî, 8. Kitâbü’t-Tecârib, 9. KitâbSırrusınâ’ati’t-tıb.”
Yorum Yok