Çağımızın hastalıkları arasında en karmaşık yapıya sahip olan kanser birçok organ üzerindeki etkisiyle her bölümde karşımıza çıkabilmekte. Özellikle kadınlarda daha çok görülen bir kanser türü olan meme kanseri hakkında her gün yeni bir bilgiye ulaşıyoruz. Tüm kanser türlerinde olduğu gibi meme kanserinde de ‘erken teşhis hayat kurtarır’ ilkesi geçerli. Ülkemizdeki meme kanseri oranıyla batıdaki meme kanseri oranı kıyaslanmış ve sonuç olarak; meme kanserinin ülkemizde batıdaki kadar fazla olmadığı kanaatine varılmış.
Bu oranlamaları kıyaslayan Marmara Üniversitesi Tıp Fakültesi (MÜTF) Genel Cerrahi Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Bahadır Güllüoğlu şöyle konuştu:”Ülkemizde kadınlarda görülen kanserlerin dörtte biri meme kanseridir. Ancak toplamda kanser sayısı batıdaki gelişmiş ülkelerdeki kadar fazla değildir ve batı için söz konusu olan ‘8 kadında bir’ söyleminin ülkemiz için geçerliliği yoktur. Batıda meme kanseri, tüm yaş gruplarında her 100 bin kadının 200-250’sinde görülüyor. Bu rakam ülkemizde Sağlık Bakanlığı kayıt sistemindeki verilere göre 40-45’dir.”
Yaş konusunda yanlış bilinen bir konuda da açıklama yapan Güloğlu, düşünüldüğünün aksine ülkemizde genç yaşta meme kanserinin daha fazla görüldüğü iddiasına katılmadı. Güloğlu,”Ülkemizde meme kanseri olan kadınların yaklaşık yarısı 50 yaş altındadır. Ancak 50 yaş altındaki kadınlarda meme kanseri görülme sıklığı 100 bin kadında en fazla 100’dür. Bu rakam karşılaştırma yapılan batıda 300’ün üstündedir. Bu rakamlardan da açıkça anlaşılabileceği üzere meme kanserinin Türkiye’de gençlerin hastalığı olduğunu söylemek güçtür” dedi.
Halkın yanlış bilgilerle yol aldığının altını çizen Güloğlu, daha bilinçli davranılması gerektiği konusunda görüşlerini belirtti. Meme kanseri taşıma riski altında olduğunu düşünen kadınların çoğunlukla kulaktan dolma bilgilerle hareket ettikleri göz önüne alınırsa daha bilinçli olabilmek için çaba sarf edilmesi gerektiği düşüncesi doğru çıkıyor. Ailesinde meme kanseri bulunan kadınların daha çok panikle kanser riski gurubunda kendini daha üst sırada hissetmesinin yersiz olduğuna değinen Güloğlu meme kanseri için risk analizi ve danışmanlığı yapılarak var olan gereksiz kaygının önüne geçilebileceğini belirtti. Gelişmiş ülkelerde bu hizmetin verildiğini ifade eden Güloğlu sözlerine şöyle devam etti:”Bu ünitelerin esas amacı kadınların meme kanseri risklerini rasyonel olarak analiz etmeleri, gerekirse testlerin yapılması ve riski yüksek olan kadınlara uygun klinik yaklaşımın sunulması, riski normal olan kadınların da kaygılarını giderici telkinin verilmesidir. Risk analizinin asli amaçlarından birisi kadınların kaygılarını azaltmaktır.”
Peki kimler daha çok bu riski taşır yani meme kanserine yakalanma riskiniz nedir? Sadece bir risk oranını taşımak meme kanseri olmamız için yeterli sebep midir? Ailede kanser görülmesi ve görülen yaş risk detayları içinde mi saklı? Bu konuda bilgilendirme yapan Güloğlu, ”Daha önce kendisinde ya da birinci derece bir akrabasında meme kanseri için yatkınlık oluşturan gen değişikliği (mutasyon) saptanmış olması, daha önce kendisine yapılan bir meme biyopsisinde lobuler karsinoma in situ denilen bir lezyonun bulunması, daha önce (en az 7-8 yıl öncesinde) göğüs duvarı bölgesine başka hastalıklar nedeniyle radyasyon tedavisi (radyoterapi) uygulanmış olması, en az bir adet birinci derecede akrabasına (50 yaş altı) meme kanseri ve/veya over (yumurtalık) kanseri tanısı konmuş olması, daha önce kendisine yapılan bir meme biyopsisinde atipik duktal ve/veya lobuler hiperplazi saptanmış olması, bunların dışında, hiç doğum yapmamış olmak ya da ilk doğumunu 35 yaşından sonra yapmış olmak, 11 yaşından önce adet görmeye başlamış olmak, 55 yaşından sonra menopoza girmek, hiç emzirmemek ya da az emzirmek, düşük fizik aktivitede bulunmak, obez olmak, alkol tüketmek” dedi.
Sevilay Gürsoy
Tibbiyardim.com Yazarı
Yorum Yok