Ali Bin İsa Kimdir ?
Ne zaman doğduğu tam olarak bilinmemekle birlikte dokuzuncu yüzyılda Bağdatta dünyaya geldiği ve hem tahsilini hem de ilmi çalışmalarını orada yaptığı tahmin edilmektedir. Astronomi ve Coğrafya alanında azımsanmayacak önem düzeyinde çalışmaları olsa da asıl çalışmalarının optik alanı üzerine yoğunlaştırdığı ve bu alanda yıllar boyu alanda çalışanlara kaynaklık edecek eserler verdiği bilinen bir gerçektir. Ölüm tarihi için ise daha kuvvetli deliller olmakla birlikte 1039 yılında öldüğü rivayet edilmektedir.
İslam aleminde daha çok Kehhal ismiyle bilinmekle birlikte Ali Bin İsa HalyJesu olarak bilinmektedir.
Ali Bin İsa’nın Dünya Bilim Literatüründe önemli bir yer tutmasının en önemli sebebi şüphesiz ki Tezkiret-ül-kehhalin adını verdiği ve yüz yıllarca adeta ders olarak tüm dünya akademilerinde okutulan eseridir. Mevcut eseri önsözünde de belirttiği üzere tamamını uygulayıp sonuçlarını net bir şekilde görerek kaleme almış olması mevcut dönemin özellikleri de göz önüne alındığında ne denli büyük bir beceri olduğu aşikardır. Eserin önsözünde Ali Bin İsa kendisine gelen bir mektuptan bahsetmekte ve bu eseri yazma nedeni olarak bu mektubu ortaya koymaktadır. Sözkonusu mektupta bir dostunun kendisine göz ile ilgili hastalıkların yazılmasına rağmen tedavi yöntemlerinin hiçbir eserde olmadığını belirttiğini ifade etmektedir. Bu eseri yazma sebebi tam da bu eksikliği gidermek niyetiyledir. Üç temel kısımdan oluşan bu eserin:
Birinci bölümünde gözün anatomik incelenmesinin en detaylı anlatımının bulunduğu görülse de eserin diliyle ilgili bugünlerde bile rahatlıkla okunabilecek düzeyde olduğunun hakkını teslim etmek gerekir. Bu anatomik incelemede tüm tabakaların nerden başlayıp nereye kadar uzandığı, ne işe yaradığı, nasıl faydalar sağladığı ve bu kısımlara dair beslenme önerileri de ayrıca yer almaktadır.
İkinci bölüm incelendiğinde Ali Bin İsa’nın bu nadide eserinin bilim dünyasında nasıl da büyükçe bir çığır açtığı daha net görülecektir. Gözün hem dış tabakalarının yapısını hem de geçireceği hastalıklar ile ilgili detaylı izahatlarla bezeli kısım eserin ikinci kısmıdır. Bu bölümde göz kapağı, kornea ve gözyaşı bezleriyle ilgili hem anatomik özellikler hem de tedavileri ile ilgili bilgiler bulunmaktadır.Bu bölümde göze çarpan bir diğer nokta da katarakt rahatsızlığından ve ameliyatından bahsetmesidir. Bu kısımda gözün dış kısmında karşılaşılan ve arpacık adı verilen rahatsızlıktan bahsedilmesiyle birlikte göz kapağının ebatlarındaki artışlardan ve biçimindeki bozulmalardan da özenle bahsedilir. Kirpiklerdeki dökülmelere de bu kısımda değinerek yoğun düzeyde ilaç kullanımının tercih edilmesinin pek de fayda vermediğini belirterek yüksek dozdaki ilaç kullanımının sakıncalarından da bahsetmektedir. Oftalmi adıyla bilinen gözün yapısal olarak irin toplaması olarak ifade edebileceğimiz rahatsızlıktan yoğun bir biçimde bahsettiği bu kısımda ayrıca on iki göz rahatsızlığından daha bahsederek tedavi yöntemlerine dair kendi uygulanmış çözümlerini sıralamıştır. Bu tedavilerde çinko külü ve uyuşturma marifeti bulunan maddelerin yumurta beyazı ve süt benzeri maddelerle karıştırılarak uygulanmasının sonuç alıcı çözümler olduğu mevcut eserin ikinci kısmında göze çarpmaktadır. Üstelik gözün irin toplamasının tedavi edilmemesi durumunda körlüğe kadar gidebileceğini belirtip tedavinin önemini bir daha ortaya koymuştur.
Üçüncü kısımla ilgili inceleme yapıldığında Ali Bin İsa’ya duyulan hayranlık kat be kat artacaktır. İçerisinde uzağı veya yakını görememe, şaşılık, ağ tabakası problemleri, iltihap, tavuk karası (gece görememe) ve retina problemleri gibi rahatsızlıkların da bulunduğu yüz otuz üç hastalıktan bahsetmekte ve her birini en yalın ifadelerle tedavi yöntemleri de dahil olmak üzere açıklamaktadır.
Eserin yazıldıktan sonraki sekizyüz yıl boyunca bu konudaki bir numaralı baş ucu kaynağı olarak kabul edilmesinin sebepleri bununla da sınırlı değil elbette. Eserde hastaların bayıltılarak veya uyutularak ameliyata alınmasının kaleme alınmış olması bu anlamda dönemin şartları düşünüldüğünde oldukça önemli bir detay olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu bayıltma veya uyutmanın her türlü ameliyatta uygulanmasının gerekli olmayacağını bazı durumlarda fazla acı vermiyorsa hastanın oturarak ameliyatta uyanık kalabileceğini de belirtmiştir. Ayrıca ilaçlarla ilgili detaylı izahatlar da bu kitapta mevcuttur. Mevcut kıymetli eseri Ali Bin İsa adlandırmaktan da geri durmamış ve Göz Tabiplerine Hatıra adını vermiştir.
Mevcut eserle tıp alanındaki ama özelde göz ilmi alanındaki maharetii fazlasıyla kanıtlayan Ali Bin İsa’nın bu eseri başta Latince olmak üzere bir çok dile çevrilmiş olmakla birlikte orjinali Arapça dilinde yazılmıştır. Hem güncel Göz Bilimcilerin hem de dönemsel anlamda meziyet sahibi olan göz bilimcilerinin hem fikir olduğu nokta bu eserin tüm dünyada bin sekiz yüz ellilere kadar yazılmış en iyi eser olduğu yönündedir. Yirminci yüzyılda dahi eserin İngilizceye çevrilerek uluslararası arenada incelenmeye devam edildiği bilinmektedir.
Bu denli takdire şayan bir eserin ortaya konuş olmasına karşılık Ali Bin İsa’nın hak ettiği değeri dünya bilim dünyasınca görmediği de ayrıca bir gerçekliktir. Adının bu kadar az bilinir olması da bunu kanıtlar niteliktedir.
Göz ilmi üzerine bu devasa çalışmaların yanı sıra Ali Bin İsa’nın dünyanın çevresini hesaplama çalışmalarında da bulunduğu ve bu değeri 40.248 kilometre olarak bulduğu da bilinmektedir.
Yorum Yok