Son dönemlerde medyanın yakından takip ettiği bir konu olan kürtaj ile ilgili mevcut uygulamalar değiştirilecek. Kürtaj konusunu bu denli önemli kılan ise bunun artık nüfus planlamasında bir yöntem olarak düşünülmeye başlanması oldu. Birçok kadının başvurduğu bu yöntem aslında ciddi sakıncalarıyla dikkat çekiyor.
Uzmanlar kadınların yeterli bilgiye sahip olmadıkları için kolaylıkla bu yola başvurduklarını belirtirken aslında kürtaj ve sezaryen için bilinmesi gereken birçok hususun varlığına dikkat çekti.
Kürtaj konusunda fikirlerini beyan eden Uzman Dr. Gülhan Cengiz, “38. günde kalbi atıyor. Cana kıyma söz konusu. Birçok anneye bunu söylediğimde fikrini değiştirdi. 10 yıl sonra da teşekküre geldiler” dedi.
Ülkemizde kanunlara göre on haftalık oluncaya kadar kürtaj yapılabilmekte ve bunu uygulamaya birçok doktor yanaşmamakta. Ancak kanunları uygulamak durumunda olduklarını belirtmekteler. Hastaneler de bulunan stajyer hekimlerinde kürtaj yapmaları konusunda zorlandıklarını ifade eden Kadın Sağlıkçıları Derneği Başkanı Kadın Doğum Uzmanı Op. Dr. Gülhan Cengiz, bunu uygulamak istemeyenlerin ceza aldıklarını ayrıca;”Kürtaj yapmak istemeyen hekimler yapan hekimlere yönlendirebiliyor” dedi.
Bebeğin anne rahmine düştükten sonra otuz sekiz yada otuz dokuz günde kalbi çalışmaya başlıyor diyen Cengiz, “Ondan sonra yapılan kürtajda cana kıyma olayı söz konusu. Yani kalbi atan bir canlıya kıyıyorsun ve bu cinayetten farksız” dedi.
Genellikle anne adaylarının bebeğin kalbinin çarptığını öğrenince kürtajdan vazgeçtiklerini belirten Cengiz sözlerini şöyle sürdürdü:
“Doktorlar da hastayı bilgilendirmiyor. Anneler çocuğun kalbinin çarptığını bilse çoğu bundan vazgeçer. Birçok anneye ben bunu söylediğimde kürtaj yapmaktan vazgeçti.Ben kürtaj yapmayan bir doktorum. Çoğu anneye bu şekilde fikir değiştirttim. O hastalarım 10-15 sene sonra gelip bana teşekkür ediyor.İyi ki ben bu çocuğu doğurdum diyor.”
Ülkemizde çok fazla kürtaj yapıldığını dile getiren Cengiz, “Maalesef birden çok kürtaj yapan anneler var. Hatta ben 7-8 defa kürtaj yapan hastalara rastladım” dedi.
Ülkemizde dikkat çeken bir diğer hususunda sezaryen olduğun belirten Cengiz, sırf özel bir tarih olsun diye anneler sezaryenle doğum yapıyorlar ve bununda pek doğru bir uygulama olmadığını şöyle ifade etti:”Mesela sırf özel bir tarih diye herkes 11.11.2011 tarihinde doğum yapmak için hastanelere akın etti. Bu nedenle sezaryen yapılması zorunlu olan bir hastamı ameliyat edecek hastane bulamadım.”
Kürtajın aile planlamasında bir yöntemmiş gibi uygulanmasını ve sezaryenin de normal doğuma alternatifmiş gibi algılanmasını eleştiren Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Fatma Şahin, ”Sezaryen bizde sanki normal doğumun alternatifiymiş gibi sunuluyor. Bir kadına ‘Size ağrısız doğum mu yaptırayım, ağrılı mı istersiniz’ dediğinizde hangi kadın ‘Ağrı çekeyim’ der. Ama sezaryen sonrası çok daha zor, çok daha sıkıntılı.Cerrahi bir müdahale, büyük bir ameliyat oluyorsunuz. Kadının sağlığı açısından sorun. Sezaryenle ilgili AB standartlarının yakalanması kadar doğru bir şey olabilir mi? Sağlık Bakanlığı’nın politikalarıyla bunun aşağı çekilmesi için ne yapılması gerekiyorsa yapılacak.Kadın bilinçlendirecek. Normal doğumun ağrısı olabilir ama sonrasında sezaryenin ne kadar zor, sıkıntılı olduğunu, sezaryenin aileye daha sonra farklı bir maliyet getirdiğini bilmesi lazım. Kararını verirken de buna göre bir cazibe oluşturmamalı.Tıbbi gerekçe varsa çocuğun, annenin sağlığıyla ilgili zaten bu tartışılmaz. Tıbbi gerekçelerde gereken yapılır.” dedi.
Bakan Fatma Şahin kürtajla ilgili sözlerine şunları da ekledi, “Hayat hakkı anne karnında başlıyor. Tartışma kültürünü çok zayıf yapıyoruz. Ona üzülüyorum ben. Burada bütün bilgileri vereceğiz, bilinçlendireceğiz, farkındalığı artıracağız. Kadınımızı eğiteceğiz.”
Sevilay Gürsoy
Tibbiyardim.com Yazarı
Yorum Yok